1980’lerden bu yana…
1980’ler Türkiye’sini hatırlıyor musunuz? Ne kadar bütçeniz olursa olsun ithal bir koşu pabucu bulmak dahi zordu hatta bazen imkansızdı… Hele 1970’ler spor yapmanın SERSERİLİK yapmak ya da aylaklık etmek sayıldığı bir dönemdi… Futbolda derbi maçlarının yapılması için çim saha yoktu, en iyi stadyumlar bile toprak zemindi… Ve o yıllarda tüm İstanbul’da en fazla birkaç FITNESS ve ağırlık çalışma salonu vardı…
Sadece 40 yıl içinde nereden nereye gelmişiz(!) Şimdilerde neredeyse her köşe başında bir spor salonu var. Dahası bu salonların çoğunun donanımı yani ağırlıklar, aletler vs. birinci sınıf… Spor salonu işletmeciliği günümüzde artık bir SEKTÖR halini almış bulunuyor. 40 sene içinde varılmış noktaya bakarak, bundan 30 sene sonrasını da öngörmek mümkün. Sektör kesinlikle çok daha genişleyecek. Bunun anlamı, spora gönül vermiş kişilerin yaşamlarını sadece sportif aktivitelerde bulunarak da kazanabileceğidir. Bu noktada İŞLETME YÖNETİMİ ilmi devreye girmektedir. Daha iyi yönetilen spor salonları çok daha fazla müşteri çekecek, diğerleri de geride kalacaktır.
Eskinin küf kokan salonlarının kaba sahiplerinin yerini, artık bu ilgi alanı için eğitim almış KİBAR işletme yöneticileri almaktadır… Spor salonu işletmeciliği çoğunlukla ABD menşeli bir iştir. ABD’de son 50 yıl içinde spor salonu ve müşteri sayısı katbekat artmıştır. Bunda KAPİTALİZMİN de katkısı vardır tabii… Temelde bireysel girişimcilik demektir kapitalizm… Fitness ve vücut geliştirme gibi sporlar da tamamen bireyseldir.
ABD’de günümüzde 700.000 aktif vücutçu bulunmaktadır. Ayrıca 50 milyon insanın da ağırlık çalışması yaptığı ve fitness’in belli türlerine çalıştığı rapor edilmektedir. Yani ABD nüfusunun takriben altıda biri spor salonu müşterisidir. 30 sene sonrasının Türkiye’sinde nüfusun takriben 100 milyon olacağını öngörsek, bu insanların yüzde 15’i spor salonlarına devam edecek demektir. Bu da 15 MİLYON spor salonu müşterisi anlamına gelir ki en azından eskiye oranla iyi bir rakamdır.
Tüm bunlar, bundan 30 sene kadar sonra yani 2050’lerde “spor işletmeciliğinin” buralarda da çok aktif bir işkolu olacağına işaret etmektedir.
Bu, sadece spor salonlarının sayısı muazzam artacak demek değildir. Ayrıca bu artış yan sektörlerin de bir hayli gelişmesini sağlayacaktır. Mesela spor aleti imalatçılığı da muazzam gelişecektir. Tüm bunlar GİRİŞİMCİLİK gerektirmektedir. Girişimcilik için de VİZYON sahibi olmak ve geleceği öngörebilmek lazımdır.
Ayrıca SPOR HEKİMLİĞİ ve bireysel spor antrenörlüğü gibi uzmanlık dalları da gelişecek ve bu alanlara yönelik yüksek tahsil de daha spesifik bir hal alacaktır.
Diğer taraftan, “spor sadece zengin ülkelere mahsustur” önermesi de pek doğru değildir. Örneğin Brezilya’da 300.000 müsabık vücutçu vardır ve 20 milyon Brezilyalı düzenli biçimde fitness çalışmaktadır. Keza Hindistan’da müsabık vücutçu sayısı 200.000 civarında olup 15 milyon Hintlinin düzenli biçimde fitness ve ağırlık çalışması yaptığı rapor edilmektedir.
O halde istikbalini spor yapmakta gören gençler için birkaç yol gösterici öneride bulunalım. Eğer müsabık sporcu olmak ve ilerde hayatınızı bu yoldan kazanmak istiyorsanız, EĞİTİMİNİZİ de buna uygun biçimde düzenleyin. Spor işletmeciliği, spor antrenörlüğü, spor hekimliği gibi ihtisas konularına yönelin ve üniversitelerin ilgili bölümlerinde tahsil yapmaya bakın.
Spor salonunuzu ve salonunuzda verdiğiniz profesyonel hizmetleri müşterilere daha iyi anlatabilmek için, mesela “güzel konuşma” kurslarına gidin. 21’inci yüzyıl Türkiye’sinde müşterilerin artık iyi hizmet istediğini unutmadan; fevkalade kibar, bilgili yani PROFESYONEL işletmeciler olmayı hedefleyin.
Kapitalizm, aynı zamanda REKABET demektir. Zaman zaman ACIMASIZ da olabilen bir rekabet… Kendinizi, iyi bir işletmeci olarak, önümüzdeki on yıllar için rekabete hazırlayın…
3 Nisan 2025