Güçlü adamlar – 2
STRONGMAN hikayelerine devam ediyoruz…
Bir atlet için gücünü sergilemenin geleneksel yolu, gayet ağır demirden mamul ağırlıkları kaldırmaktı. Bu ağırlıklar çoğu zaman barbell, dumbbell, kettlebell yahut blok ağırlık şeklinde oluyordu. Ancak bunlar, en azından o dönemde, konu hakkında bilgisi olmayan sıradan insan için çok şey ifade etmiyordu. Dolayısıyla bunlar posterlerde pek sergilenmiyordu. Bu potansiyel müşteriyi etkilemek için, bu kumpanya Herküllerinin kuvvetlerini daha başka yollardan sergilemeleri gerekiyordu. İşte burada hayal gücü ve şovmenlik yeteneği devreye giriyordu. Örneğin havaleli yani sıradan insanın taşıması zor olan şeyler posterlerde tasvir ediliyordu. Yahut güçlü-adamlar, son derece sağlam zincirleri kırarken resmediliyorlardı. Ama bu tür zincir kırma gösterilerinde HİLE yapılabildiği için, bu, otomatik biçimde seyirciyi etkileyemeyebiliyordu. Dolayısıyla daha inandırıcı yani hile yapılmasının mümkün olmadığı gösterilere de yöneliyorlardı.
Örneğin, boğa gibi hayvanları havaya kaldırıp fırlatmak, pek çok kumpanya ve sirkte bir gerçeklik haline dönüşmüştü… Atlet, bir BOĞAYI boynuzlarından tutuyor ve dört ayaklı canavarı yere yıkılmaya zorluyordu. 1900 yılı civarında en az on ila on beş atlet, şovlarının düzenli bir parçası olarak, boğalarla bu şekilde boğuşuyordu. Ama boğa ve buzağı, vodvil atletleri tarafından kullanılan yegane hayvan değildi. Reklamlarda resmedilen diğer bir imaj da AT idi.
Bu şekilde gösteri yapmalarının sebebi, bu hayvanların gerçekliğinden kimsenin şüphe edemeyecek olmasıydı. Diğer bir deyişle, kimse bu hayvanların kütlesinden ve ağırlığından şüphe edemezdi. Bir atın ya da atların yerden kesilerek havaya kaldırılması, seyredenler açısından son derece etkiliydi. EUGEN SANDOW, atların bu şekilde kullanıldığı gösterilerin uzmanıydı. Hayvanın karnına bir kayış bağlıyor, sonra da yerden havaya doğru kaldırıyordu. Ama tüm bunlara rağmen, ilan posterlerinde gerçekçilik her zaman hedeflenen bir şey değildi.
Sahne atletlerinin aksesuarlarından biri de ARABALARDI. Bu mantıklıydı, çünkü dönemin insanı için araba modernliğin bir göstergesiydi. Teknolojinin çok etkili bir sembolüydü. Elbette arabalar son derece ağır cisimlerdi. Bu da arabaları kuvvet gösterisi için ideal hale getiriyordu. Tabii bu arabaları kaldırmak için kullandıkları birtakım metotlar vardı. En kolay metot, kayışlara bağlı zincirler kullanmaktı. Atlet, arabanın üstüne inşa olmuş bir platformda duruyor, dizlerini bükerek çömeliyor, kayış-zincir düzeneğini beline bağlıyor ve bunu takiben ayağa dikilerek makinayı havaya kaldırıyor ya da daha doğru bir ifade ile, yerden kesiyordu. Araba kaldırma konusunda, tabii bundan daha tehlikeli ve ustalık gerektiren gösteri biçimleri de vardı.
Bu arada, posterler sadece kuvvet gösterisi tanıtımı için kullanılmıyordu. Diğer bazı ürünlerin de tanıtımı, reklamı yapılıyordu. O dönemin vücutçuları pek çok mal için “şahitlik” ediyorlardı. Örneğin, bir midilli atı havaya kaldırmış şekilde görüntülenen bir güçlü-adam, gücünü “sindirim sisteminin” iyi olmasına borçlu olduğunu ifade ediyor ve “malt özü” kullandığını söyleyip, bunun yiyecek sindirimindeki faydalarını söylüyordu.
Velhasıl, bu eski ve unutulmuş taşbaskı sanatı ile üretilmiş afişleri inceleyerek, takriben bir yüzyıl önce serpilmiş/gelişmiş ihtişamlı “kuvvet dünyası” hakkında sağlam bilgilere ulaşabiliyoruz.
9 Mart 2024