80/20
BİLİNÇLİ BESLENME son zamanların en gözde tabirlerinden… Televizyona her çıkan, kendince beslenme önerilerinde bulunup duruyor… Bu kişilere göre, doğru beslenmek isteyenlerin hemencecik bu tür bir programa geçmesi lazım… Bu uzmanların önerileri çoğu zaman birbirinin aynı hatta benzer olmasa da üzerinde birleştikleri yegane şey, sıradan insanın DERHAL VE DERHAL bu doğru beslenme sistemine geçiş yapması…
Lakin buyurun görün ki tüm bu uzmanların göz ardı ettiği bir şey var… ALIŞKANLIKLAR…
Hepimiz insanız ve onlarca yıl, doğru veya yanlış birtakım beslenme rejimlerine adapte olmuş durumdayız. Bu tür beslenme zaman içinde alışkanlığa dönüşmüş. Bu sadece psikolojik olarak böyle değil, aynı zamanda tüm vücut sistemlerimiz de bu tür beslenmeye alışmış yani adapte olmuş durumda… Herhangi bir sistemin alışmış olduğu düzeni bir anda ve külliyen değiştirirseniz ya da değiştirmeye çalışırsanız, o bünye ister istemez bir ŞOK yiyecek yani TRAVMA geçirecektir. Bu gerçek, sosyal ilimlerde de böyledir, siyasal ilimlerde de ve haliyle insan vücudu için de…
Sonuç, ister istemez, beklenen olumlu gelişmeler yerine beklenmeyen olumsuz gelişmeler vuku bulabilir. Ve ne enteresan ki bu tür değişikliği yaşayan birey, bu olumsuzlukların nereden geldiğinin farkında bile olmayacaktır. Unutulmaması gereken anahtar kavram, her (ani) değişimin bir tür TRAVMAYI da beraberinde getirebileceğidir.
Bu sebeplerle, herhangi bir değişim planlandığında, doğru olan, bunun mümkünse makul bir zamana yayılarak uygulanmasıdır. Örneğin beslenme sisteminizi değiştirmek istediğinizde, tavsiye olunan tüm olumluları bir anda programa almak yerine; bunları zaman içinde eski alışkanlıklarla yavaş yavaş yani TEDRİCEN değiştirmek en doğrusu olacaktır.
Diyet yapan sporcuların kısa bir süre içinde 8 hatta 12 kilo zayıflamaya uğraşmasının yanlış olduğunu; doğrusunun, bu kadar fazla vücut yağını 3 hatta 4 ayda atmak olduğunu evvelce belirtmiştik. Buna şunu ilave edelim. Müsabık sporculuk sadece bu 3 ya da 4 aydan ibaret değil(!) Aksine bir YAŞAM BİÇİMİDİR. Yani diyeti sadece 3 ya da 4 ay ile sınırlandırmak yerine, doğrusu, bunu 12 ay boyunca uygulamaktır.
Bir hafta içinde 21 öğün yiyoruz. İşin enteresanı, bu 21 öğünün her birinin ideal gıdalardan oluşması gerekmiyor. Bazı öğünlerde eski alışkanlıklara yer vermenin bir zararı yok, tabii eğer bunlar bir düzen içinde gerçekleştirilebilirse… O halde, bu öğünlerin 5 hatta 6 tanesi, eski alışkanlıkları içerebilir ve bunda bir hata söz konusu olmaz yahut yapılacak hatayı ihmal etmek yanlış olmaz. Burada oran yüzde 80’e karşı yüzde 20 şeklindedir.
Herkesin bir iş yaşamı da var. Haliyle özellikle öğle öğünleri bu iş düzeni içinde yeniyor. O halde bu öğle öğünlerini ki haftada 5 ila 6 gündür, bir miktar ideal dışı gıdalarla geçiştirmek hata olmayacaktır. Bu ideal dışı gıdalar, eski alışkanlıklardan oluşan gıda türleri olabilir: Hamburger, lahmacun, hatta patates kızartmaları, kebaplar vs…
Ancak bu öğle öğünlerini takiben yani akşamları, porsiyonlarca sebze ve meyveye ağırlık vermek en doğrusudur. Bu da takriben her 4 öğüne karşı 1 öğün demektir… Yani 80/20… Bunu; 2 porsiyon sıradan gıdaya (junk food) karşı; 8 porsiyon değerli gıda tüketilmeli, şeklinde de tercüme edebilirsiniz…
Bu şekilde en az birkaç sene boyunca İDEAL gıdalar ile bir nevi flört edip, bir adaptasyon dönemi yaşadıktan sonra, eski alışkanlıkları tamamen terk etmeseniz de bir minimuma çekebilirsiniz.
Alışkanlıkları yani insan vücudunun adaptasyon konusunda ne derece hassas ve hatta TAKINTILI olduğunu görmezden gelmek, bu gerçeği ihmal etmek, bir sporcunun başarı yolunda en büyük hatası olur.
12 Temmuz 2024